(TBMM) – TBMM Genel Kurulu’nda konuşan DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, ” Türkiye’nin yeni bir kalkınma hikayesi için bir çevre rönesansına ihtiyacı var. Nedir bu rönesans? Doğanın akılcı kullanımıyla ekonomiyi büyütmek, enerjiyi yeşile yönlendirmek, halk sağlığını güvenceye almak ve adil bir toplumsal düzen inşa etmektir. Ancak bu şekilde Türkiye, çevre ve iklim mücadelesinden başarıyla çıkabilir, çağı yakalayabilir ve sürdürülebilir bir kalkınma sağlayabilir” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin maddelerinin görüşmeleri devam ediyor. Teklifin 6’ncı maddesi üzerine söz alan DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu şunları söyledi:
“Bir ülkenin çevre bütçesi o ülkenin çevreye verdiği önemin en somut göstergesidir. Avrupa Birliği ülkeleri toplam bütçelerinin ortalama yüzde 5’ini çevreye ayırıyor. Türkiye’de ise bu oran sadece binde 1.3, yüzde değil binde. Almanya 2025 yılında çevre koruma projelerine yaklaşık 35 milyar euro ayırdı. Türkiye’nin sürdürülebilir çevre bütçesi ise bu rakamın sadece yüzde bir buçuğu. Ben sormak istiyorum: bu rakamla, iklim değişikliğinin hangi etkisini önlemeyi düşünüyorsunuz? Orman yangınlarını mı, seli mi, kuraklığı mı, çölleşmeyi mi?
‘Yeşil ekonomi artık bir seçenek değil, bir zorunluluktur’
Türkiye’nin yeni bir kalkınma hikayesine ihtiyacı var. Yeşil ekonomi artık bir seçenek değil, bir zorunluluktur. Dünya Bankası, yeşil ekonomiye yatırım yapan karbon emisyonlarını yüzde yirmi olarak azaltırken aynı zamanda işsizliği de önemli ölçüde düşürdüğünü söylüyor. Örneğin Çin ne yaptı? 2022 yılında yenilenebilir enerjiye 546 milyar dolar yatırım yaptı. Yani Türkiye ekonomisinin yarısı kadar. Sonuç ne oldu? sadece karbon salımını azaltmakla kalmadılar bir buçuk milyon yeni istihdam da yarattılar. Peki biz ne yapıyoruz? 2023’te yenilenebilir enerjiden sağladığımız istihdam sadece 118 bin kişi. Temiz enerji yatırımları eğer doğru ve düzenli planlanırsa işsizliğin rekor kırdığı ülkemizde istihdama da katkı sunacaktır. Bu nedenle yatırımları planlarken enerji sektörüne dönüştürmemiz, emisyonların azaltımı ve ekonomimiz için elzem.
‘TCMB, yeşil finansman araçlara teşvik edebilir’
Diğer yandan yanı başımızda dev bir pazar olan Avrupa Birliği ne yapıyor? 2026 yılında sınırda karbon vergisi başlatıyor. Bu vergiler çelik gibi karbon yoğun ürünleri ihraç eden Türk firmaları için ciddi bir ek maliyet. Türk ihracatçısının rekabetçi olabilmesi için ürünlerinin karbon yoğununu azaltabilmeleri için gerekli teknik, finansal ve diplomatik desteğin sağlanması şart. Türkiye bu sürecin kaybedeni değil, kazananı olmalı. Ödenecek vergilerin ülkemizde kalmasını başarabilmeliyiz. Buradan elde edilecek gelirlerse kırsal bölgelerde enerji verimliliği ve tarım modernizasyonu gibi projeler için harcanmalı. Tabii tüm bu dönüşümü yaparken kaynaklarımızı akıllıca kullanmamız gerekiyor. Dünyanın önde gelen merkez bankaları yeşil dönüşüm için aktif bir rol üstleniyor. Örneğin Avrupa Merkez Bankası yeşil tahvil alımlarıyla elli milyar euroluk bir finansman sağladı. Ayrıca düşük karbonlu projelere de öncelik verdi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da benzer bir rol üstlenerek yeşil finansman araçlara teşvik edebilir. Bu araçlar özel sektörü çevre dostu projelere yönlendirmek için düşük faizci krediler ve yeşil tahvil ihracı ve mekanizmaları içerebilir.
‘Uluslararası müzakerelerde aktif rol alabilecek bir iklim elçimiz bile yok’
Dünyada iklim değişikliği finansman mekanizmalarında büyük bir hareketlilik söz konusu. Kurallar tekrardan belirleniyor. Birleşmiş Milletler iklim değişiklik konferanslarında finansmana erişim konuları ağırlık kazanıyor ve çok çeşitli fonlar oluşturuluyor. Ülkemizin bu farklı fonlardan yararlanabilmesi için diplomasi yürütme yeteneği olan iyi müzakere edebilecek uzman bir ekip, şeffaf bir yönetim ve güçlü bir stratejiye ihtiyacı var. Bu finansman merkezi mekanizmasıyla hem bütçemizi destekleyebilir hem de Türkiye’nin iklim değişikliği mücadelesine güçlü bir konuma taşıyabiliriz. Sayın Çevre Bakanı sürekli olarak ‘iklim diplomasisi yapıyoruz’ diyor ama diplomasi öyle sözde değil liyakat, bilgi ve şeffaflık da gerçek bir güce dönüşür. Bizim daha iklim diplomasisi kültürünü iyi bilen, uluslararası müzakerelerde aktif rol alabilecek ve Türkiye’yi as oyuncu yapabilecek özel bir iklim elçimiz bile yok.
‘Türkiye, çevre ve iklim mücadelesinden başarıyla çıkabilir’
Bütçe eksik ama çok daha eksik olan bir şey var, samimiyet. ÇED kararları beklemeden projelere başlamak, yargının ‘yapamazsınız’ dediği projeleri Bakanlığın eliyle arkadan dolanarak yapmak, ülkeyi Avrupa’nın plastik çöplüğü haline getirip ‘biz plastik kirliliğiyle mücadele ediyoruz’ demek asırlık ağaçları kesip ormanları bir gecede tek bir kişinin imzasıyla rantı açıp ‘fidan dikimi yapıyoruz’ demek, ‘termik santralleri kontrol ediyoruz’ deyip emisyonu yasal sınırı sekiz kat fazlası ölçülen ve halkı zehirleyen Afrin Elbistan Termik Santralini genişletmek… İşte bunlar samimiyetsizliğin tarifidir. Çünkü samimiyet sözle eylemin bir olduğu yerde başlar.
Türkiye’nin yeni bir kalkınma hikayesi için bir çevre rönesansına ihtiyacı var. Bu ne demek? Nedir bu rönesans? Doğanın akılcı kullanımıyla ekonomiyi büyütmek, enerjiyi yeşile yönlendirmek, halk sağlığını güvenceye almak ve adil bir toplumsal düzen inşa etmektir. Ancak bu şekilde Türkiye, çevre ve iklim mücadelesinden başarıyla çıkabilir, çağı yakalayabilir ve sürdürülebilir bir kalkınma sağlayabilir.”
Haber Kaynak : SONDAKIKA.COM
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
27 Aralık 2024SPOR
27 Aralık 2024GÜNDEM
27 Aralık 2024SPOR
27 Aralık 2024SPOR
27 Aralık 2024GÜNDEM
27 Aralık 2024GÜNDEM
27 Aralık 2024